CANER ÜNVERDİ ESOGÜ
  Ekonomi ÖDEVİ
 

Hasan Tuluy, Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı'na atandı

Dünya Bankası'nın İnsan Kaynaklardan Sorumlu Başkan Yardımcılığı'na Türk ekonomist Hasan Tuluy atandı. Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick dün, Hasan Tuluy'un İnsan Kaynaklarından Sorumlu Başkan Yardımcılığı'na atadığını açıkladı. Tuluy, Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı görevine 11 Mart 2008'de başlayacak. Fas, Tunus, Madagaskar ve Gine tarım bakanlıklarına danışmanlık görevinde bulunan Tuluy, Boston Tufts Üniversitesi Fletcher School'da ekonomik kalkınma alanında doktora yaptı.
Tuluy, Dünya Bankası'na 1987'de Afrika'dan sorumlu ekonomist olarak girdi, ardından da bölgedeüst düzey yöneticilik yaptı. Tuluy, Dünya Bankası Temyiz Komitesi ve personelle ilgili birimlerde de başkanlık görevlerinde bulundu. Tuluy, Dünya Bankası Çoktaraflı Yatırım Garanti Ajansı'nda Uygulayıcı Genel Müdürlüğü (COO) görevini yürütüyordu.
Dünya Bankası'nda farklı alanlarda görevli 20 başkan yardımcısı bulunuyor.

Yatırımlar 4,2 milyar dolara ulaşacak

 
 
 
 
 
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş (ERDEMİR) Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Özgen, 2012'ye kadar yatırımların 4,2 milyar dolar seviyesine ulaşacağını bildirdi.

ERDEMİR Grubunun 2007 yılı 12 aylık performansının değerlendirildiği basın toplantısında konuşan Özgen, 2007 yılında dünya demir çelik sektöründe rekabetin çok yoğun yaşandığını, şirketlerin pazar payını artırmak için çeşitli hamleler yaptığı zor bir yıl olduğunu söyledi.

Dünya ham çelik üretiminin 1 milyar 342 milyon ton olarak gerçekleştiğini ve yüzde 7 arttığını anlatan Özgen, “Çin, büyük faktör. Çin, 2007 yılında yüzde 15 artışla 489 milyon tona ulaştı. Türkiye, 25,7 milyon ton ile Çin'in ardından en fazla artış kaydeden ülke konumunda. Böylece Türkiye, dünya sıralamasındaki on birinciliğini muhafaza ediyor” dedi.

Oğuz Özgen, ERDEMİR'in dünya sıralamasında 58., Avrupa'da 18., AB ülkeleri arasında da 8. sırada yer aldığını belirtti.

Terminoloji olarak ERDEMİR fabrikasını kuzey, İSDEMİR fabrikasını güney olarak niteleyen Özgen, grubun yassı mamul üretiminin 4 milyon 206 bin tona ulaştığını söyledi. Özgen, “Özelleştirme öncesi bu rakam 3 milyon 500 bin tondu. 2 yılda kuzeydeki fabrikada 700 bin ton üretim artışına ulaştık” diye konuştu.

Özgen, net satış gelirlerinin yüzde 22 oranında artarak 3 milyar 430 milyon dolardan 4 milyar 191 milyon dolara yükseldiğini, net dönem karının da yüzde 8 artarak 479 milyon dolardan 522 milyon dolara çıktığını kaydetti.

Güneyde devam eden yatırımlara değinen Özgen, “Tabiri caizse güneyde koşan ata nal çakıyoruz” dedi.

Güneyde yatırımlarının son hızıyla devam ettiğini belirten Özgen, 2007 yılının en fazla yatırım harcamaları yaptıkları yıl olduğunu vurguladı. Özgen, “2007 yılında 825 milyon dolar güneyde, 122 milyon dolar da kuzeyde olmak üzere 947 milyon dolarlık bir yatırım harcaması yapıldı. 2012 yılına kadar yatırımlar 4,2 milyar dolar seviyesine ulaşacak. 2007 yılına kadar da 2,3 milyar dolar harcanmış durumda” şeklinde konuştu.

YÜZDE 100'E YAKIN FİYAT ARTIŞLARI...

 Oğuz Özgen, hammadde fiyatlarına değinirken de hem güneydeki hem de kuzeydeki fabrikalarının her yıl yaklaşık 8 milyon ton demirli hammaddeye ihtiyacı bulunduğunu, geçen yılın Ağustos ayında itibaren fiyatların artacağını ön görmeye başladıklarını, şu anda bütün piyasalarda yüzde 100'e yakın fiyat artışları gözlendiğini ifade etti.

Yaşanan çelik patlamasının, demir cevheri pelet ve koklaşabilir kömür fiyatlarını artırdığını, üç cevher üreticisinin global arzın yüzde 70'ini kontrol etmesinin çelik sektöründe şirket satın alma ve madencilik yatırımlarını teşvik ettiğini belirterek, yüzde 90'ı ERDEMİR Grubu tarafından kontrol edilen Maden İşletmelerinin, geçen yıl 1 milyon 250 bin ton pelet ve 600 bin ton cevher ürettiğini bildirdi.

Özgen, "Kendi kaynaklarımızı değerlendirmek durumundayız. Tüm bunlara ilaveten Malatya Hasançelebi'de 2,5-3 milyon ton kapasiteli pelet tesisi kurmayı düşünüyoruz. Bu yılın ikinci çeyreğinde burada çalışmalar başlayacak" şeklinde konuştu.

 

"TÜRKİYE'DE YASSI ÇELİK TALEBİ HIZLA ARTMAKTA"

 ERDEMİR Genel Müdür Özgen, Türkiye'de yassı çelik talebinin hızla arttığına işaret ederek, "2010 yılı projeksiyonu 16 milyon ton talep, 10 milyon ton üretimdir. Ancak yeni birtakım açıklamalar yapıldı. Bazı firmaların yatırım projeleri var. Projeleri var, dolayısıyla 2010 yılındaki projeksiyon şu anda 16 milyon ton tüketim, 15 milyon ton üretim olarak belirlenmiş durumda" diye konuştu.

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Özgen, ERDEMİR Grubunun yapmış olduğu üretimin dünya şirketleriyle rekabet edilebilir olduğunu, herhangi bir kalite problemleri bulunmadığını, 2007'de kuzeydeki fabrikadan 656 bin ton güneydeki fabrikadan da 269 bin ton ihracat yaptıklarını, müşterileri vasıtasıyla yaptıkları ihracat da bulunduğunu söyledi.

Özgen şunları kaydetti:

"Örneğin otomotiv ve beyaz eşya sektörüne... Bu da yüzde 70'lere varıyor dolaylı ve dolaysız ihracat oranı... Bu bizim şirketimizin avantajı. Her zaman elimizde ihracat avantajımız var. Şu anda grubun kriz dolayısıyla etkilenmesi minimum seviyede. (Kriz) eğer olur ise... Dünyadaki oluşabilecek bir ekonomik sarsıntıdan diğer dünya şirketleri ne kadar etkilenirse biz de o kadar etkileneceğiz ama ihracat bir avantaj. Kişisel kanaatim olayı ekonomik kriz olarak değil, bir bankacılık problemi olarak değerlendiriyorum."

2008 hedeflerine ilişkin bir soru üzerine de Özgen, kar odaklı çalıştıklarını belirterek, "Karımız nerede oluşursa ihracatımızı da oraya döndürebileceğimizi düşünüyoruz" dedi.

İhracat hedefi koymamakta yarar bulunduğunu ifade eden Özgen, "Öncelikli hedefimiz haricimizde gelişen ekonomik koşullardan etkilenmemek, maliyetlerimizi düşürmek ve tabii ki 2007'nin üstünde bir ciro ve kar elde etmektir" şeklinde konuştu.

Özgen bir gazetecinin "Rakam verebilir misiniz?" sorusuna da, "Şu anda bir rakam vermemeyi uygun görüyoruz. Bir ay sonrasını göremiyoruz. Bakın bugün yine kurlarda oynama oldu ama hedefimiz daima ileriye..." yanıtını verdi.

Özgen, Güneydeki yatırımların tamamlanmasıyla çok daha karlı bir hale dönüşeceklerini, üretim ve satış miktarlarını da bu yıl için 2007 ile aynı olarak değerlendirebileceklerini söyledi.

 

Koç, Demrad döküm hisselerini satacak

 
 
 
 
 
Koç Holding A.Ş ve grup şirketleri, Demrad döküm ürünleri'nin yüzde 99,99 hissesini toplam 24 milyon dolara satmak için anlaşma imzaladı.

Koç Holding A.Ş'den İMKB'ye yapılan açıklamada, şirket ve Topluluk şirketlerinden Temel Ticaret ve Yatırım A.Ş, Koç Yapı Malzemeleri ve Ticaret A.Ş, Yalıboyu Turizm Ticaret ve Sanayı A.Ş ve Zer Merkezi Hizmetler ve Ticaret A.Ş (satıcılar) ile Ada Metal Demir Çelik Geri Dönüşüm Sanayi ve Ticaret A.Ş, Ayhan Tekeli, Bünyamin Tekeli, Aziz Tekeli ve Gülcan Tekeli (alıcılar) arasında bugün Demrad Döküm Ürünleri Sınai ve Ticaret A.Ş'de (Demrad) satıcıların sahip olduğu beher nominal hissesi 1 YKr olan toplam 2 milyar 715 milyon 571 bin 126 adet ve 27 milyon 155 bin 711,26 YTL nominal tutardaki hisselerin tamamının 24 milyon dolar (devir bedeli) peşin bedelle satılması için hisse devir ve temlik anlaşması imzalandığı bildirildi.

Açıklamada, devir bedelinin 23 milyon 999 bin 999,92 dolarlık kısmının halihazırda şirketin Demrad'da sahiıp oldugu 27 milyon 155 bin 711,18 YTL nominal değerdeki 2 milyar 715 milyon 571 bin 118 adet hisseye tekabül ettiği belirtilerek, söz konusu hisselerin devrinin Rekabet Kurulunun onayına tabi olduğu, satışa esas alınan fiyatın, pazarlık usulü ile belirlendiği, alıcılarla şirket arasında herhangi bir sermaye veya yönetim ilişkisinin bulunmadığı kaydedildi.

 

Hayata atılan üç kişiden ikisi işsiz

 

Geçen yıl çalışma çağındaki nüfus 730 bin kişi, istihdam edilenler ise 235 bin kişi arttı. Bir arpa boyu yol alınamayan işsizlik yüzde 9.9’da çakıldı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2007 yılındaki işsizlik oranını yüzde 9.9 olarak belirledi. TÜİK’in Hane halkı İşgücü Araştırması’nın sonuçlarına göre, Türkiye işsizliği azaltmada 2007’de hiç yol alamadı. Ülkede işsizlik oranı 2006’da da yüzde 9.9’du. 2007’de bu oran düşürülemediği gibi işsiz sayısı da 38 bin kişi artarak 2 milyon 295 bin kişiden 2 milyon 333 bin kişiye yükseldi.
Açıklanan veriler, her fırsatta genç nüfusuyla övünülen Türkiye’de gençlerin geleceğinin pek parlak olmadığını da gözler önüne serdi. Genç nüfustaki işsiz oranı 2007’de yaklaşık 1 puan artarak yüzde 19.6’ya ulaştı. Bir başka deyişle Türkiye’de beş gençten birinin işsiz olduğu açıklandı.
Ayrıca 2007’de çalışma çağındaki nüfus 730 bin kişi artarken istihdam edilenlerin sayısındaki artış 235 binde kaldı. Yani yeni istihdam edilenlerin sadece çalışma çağına 2007’de ulaşanlardan seçildiği varsayılsa bile üç kişiden ikisinin işsiz kaldığı söylenebilir. İş arayan milyonlar da hesaba katıldığında gençlerin durumunun daha da vahim olduğu görülüyor.
Kentsel yerlerde işsizlik oranı 0.2 puanlık azalışla yüzde 11.9, kırsal yerlerde ise 0.4 puanlık artışla yüzde 6.9 oldu. Tarım dışı işsizlik oranı önceki yıla göre değişmeyerek yüzde 12.6 düzeyinde gerçekleşti. Bu oran erkeklerde bir önceki yıla göre 0.1 puanlık artışla yüzde 11.4’e çıktı, kadınlarda ise 0.5 puanlık azalışla yüzde 17.4’e geriledi.

Yabancılar piyasadan çıkıyor

 
 
 
 
 
Dolar kurundaki yükselişin en önemli nedeni yurtdışındaki tedirginliklerle beraber yabancıkların piyasadan çıkmaya başlaması.

Özellikle bono satıp dolar alan yabancılar kurun yükselmesinde etkili oluyor. Buna karşılık yerli yatırımcıların yüksek kurdan  döviz bozdurmaları baskıyı biraz olsun azaltıyor.  

Toronto Dominion Bank işlemcisi Süha Yaygın, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerden bir çıkış olduğuna dikkat çekti. Yaygın, özellikle bono piyasasında etkili olan çıkışlarla kurların da yukarı gittiğini belirtti.

Piyasadaki hareketi CNBC-e'ye değerlendiren Yaygın, Türkiye gibi cari açığı yüksek ülkelerin baskı altında olduğuna işaret etti. Yaygın, "Bu piyasalara son dönemde yeni bir taze para girişi yok. Bu nedenle yeni bir para sokmak için beklemek lazım." dedi.

Yaygın, dolar kurunun yükselişine karşın bu seviyelerden satışa geçmek için henüz erken olduğunu ve hareketin sürebileceğini vurguladı. 

YABANCI KURU SORUYOR

TEB Yatırım Başekonomisti Sertan Kargın, yabancı yatırımcıların kendilerine ilk olarak döviz kurunu sorduğunu söyledi. Kargın, liranın aşırı değerli olduğu ve hızla değer kaybedebileceği endişelerine karşı, bu aşırı değerlenmede uzun vadeli  yatırımcıların, gelecek için değer gördükleri Türkiye'ye şimdiden  gelmelerinin rol oynadığını kaydetti.

Kargın, uzun vadeli yatırımcıların getirdikleri bu dövizlerin zaten  bankaların kasalarında yer aldığına ve günümüzde büyük ölçekli bankaların birleşme, satın alma, özelleştirme gibi faaliyetlerin finansmanına talip olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla bu döviz sağlam kaynaklardan Türkiye'ye girmiş durumda. Ciddi miktarda zaten döviz  mevduatı var. Benim anlatmaya çalıştığım, döviz arzının sağlamlığı  yönünden bir sorun olmadığı ve bu durumun spekülasyonlara kapıyı önemli  ölçüde kapattığı" diye konuştu.

Ülker, şimdi de kavanoz maması fabrikası kuruyor

Hero markasıyla bebek maması pazarında yer alan Ülker, 20 milyon YTL yatırımla Ankara’da kavanoz maması fabrikası kuruyor. Bu tesisten ihracat da yapacak olan fabrika şimdiden sipariş almaya başladı

Türkiye’nin ilk mama üreticisi olan Ülker Hero Baby’nin, Ankara’da kuracağı yeni kavanoz maması fabrikası bu yılın son çeyreğinde üretime başlayacak. 7 bin metrekare alana kurulu fabrikanın günlük üretim kapasitesinin 137 bin, yıllık üretim kapasitesinin ise 50 milyon adet olacağı açıklandı.
Ülker Hero Baby Genel Müdürü Nasuh Önal, “Fabrikamızı tahıllı mama fabrikamızın hemen yanına kuruyoruz. Gelecek yıl için hedeflenen 10 milyon adet kavanoz maması ihracatı için şimdiden sipariş aldık” dedi. 308 milyon YTL’lik Türkiye bebek maması pazarının yüzde 28’inin Ülker Hero Baby’ye ait olduğunu belirten Önal, Ülker Hero Baby ürünlerinde bebek bisküvilerinin yüzde 47 payla başı çektiğini ifade etti. Önal, “Türkiye’deki bebek maması pazarını 2.5 kat büyütmek ve pazar payımızı yüzde 64’e çıkarmak öncelikli hedefimiz” diye konuştu.

Hedef, pazarı büyütmek
Türkiye’de bebeklerin yılda bir kilo kavanoz maması, Avrupa’daki bebeklerin ise haftada 1.3 kilo kavanoz maması tükettiğine değinen Önal, mama fiyatlarını ocak başında yüzde 45 indirerek 1 YTL’ye çektiklerini vurguladı.
Hero Group CEO’su Stefan F. Heidenreich, ise Türkiye’de annelerde ‘Bebeğim için en iyisini ben pişiririm’ anlayışının yaygın olduğunu vurgulayarak, ‘Türkiye’de büyük bir potansiyel var. Fiyatlar yüksek. Bunun annelerin alabileceği makul fiyata çekilmesi gerekiyor’ diye konuştu.
Ülker’le ortaklıklarını ‘müthiş bir kombinasyon’ olarak niteleyen Heidenreich, “Murat Ülker’le çok iyi dostuz. Her iki şirket de köklü aile şirketleri. Murat (Ülker) gibi Fenerbahçeli değilim ama futbolu seviyorum, takım tutuyorum” dedi. Ülker’le gıda dışında alanlarda da ortaklığa gidebileceklerini belirten Heindenreich, “İnşallah, tabii ki her şey mümkün. Ama şimdilik bir yorum yapmayacağım” dedi.
5 milyar dolarlık ciro yaratan İsveçli grup gıda dışında enerji, otel, banka alanlarında faaliyet gösteriyor.

 Rakamlarla Türkiye bebek maması pazarı

Yılda doğan bebek sayısı: 1.3 milyon
Bebek başına kavanoz tüketimi: 1 kg
Pazarın tonaj büyüklüğü: 21 bin ton
Pazarın ciro büyüklüğü: 308 milyon YTL
Toplamda bebe bisküvisinin payı: % 58

Ülker’in ricasıyla özel fabrika turu

İspanya’nın Murcia kentinde kurulu olan Hero Küresel Teknoloji Merkezi ve fabrikasının kapılarını ilk kez basına açtıklarını söyleyen Stefan F. Heidenreich, “Biz aslında basın karşısına pek çıkmayız. Dostum Murat Ülker’in isteği üzerine böyle bir karar aldık. Mama işinin gizemi aralansın istedik” dedi.
AR-GE merkezinde çalışan 400 kişi, tüm Hero şirketlerine hizmet veriyor. Üniversite ve bilimadamlarıyla işbirliği içinde olan merkez, üretim teknolojileri birimiyle 153, üniversitelerle 47,  araştırma merkezleriyle 21 ve hastanelerle 7 farklı proje yürütüyor.  


Petrol fiyatları 117,40 doları gördü

 

Uluslararası piyasalarda petrolün varil fiyatı, petrol arzı  kaygıları ve OPEC'in açıklaması nedeniyle 117,40 dolara kadar yükseldi.

ABD ham petrolünün varil fiyatı Mayıs ayı teslimi 117,40 dolara çıktıktan sonra 117,12 dolardan işlem görmeye başladı. Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı da 114,65 dolarla tüm zamanların en yüksek değerine ulaştı.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Başkanı Şekip Halil, yüksek petrol fiyatlarını düşürmek için petrol üretim miktarını artırmaya gerek olmadığını söylemişti.

Öte yandan İskoçya'da Grangemouth'daki petrol rafinerisinde bu ay sonundaki iki günlük grev, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı Nijerya'da petrol boru hattına yapılan saldırılar da petrol fiyatlarının yükselmesine neden oldu.

JAPON PETROL TANKERİNE SALDIRI

Petrol fiyatlarının yükselmesinde Yemen'in doğu kıyısında bir Japon petrol tankerine yapılan saldırının da etkili olduğu belirtiliyor.

Tanker işletmecisi, bugün bir tekneden Yemen'in doğu kıyısında Japon petrol tankerine saldırı düzenlediğini, olayda ölen ya da yaralanan olmadığını açıkladı.

Kyodo haber ajansı da küçük bir tekneden düzenlenen roketli saldırıdan sonra tankerden petrol sızmaya başladığını bildirdi.



Dünya hububat üretimi, tüketimi karşılamıyor


Gıda, yem ve enerji olarak kullanılan buğday ve mısır başta olmak üzere dünya hububat üretimi, tüketimi karşılamaz duruma gelince stoklar giderek azalıyor.


Uluslararası Hububat Konseyi'nin (IGC) mart tarihli son raporundan alınan bilgiye göre, 2006/07 sezonunda 593 milyon ton düzeyinde gerçekleşen dünya buğday üretiminin, ekiliş alanlarının artması ve yağışların iyi olmasına paralel Temmuz 2007/Haziran 2008 döneminde, 604 milyon ton düzeyinde (11 milyon ton fazla) olacağı tahmin ediliyor.

Dünya tüketiminin ise gıda, yem ve enerjiye bağlı talebin giderek artması nedeniyle, geçen yıla oranla artış göstererek 612 milyon ton düzeyinde gerçekleşeceği öngörülüyor.

IGC, 2007-2008 dönemi dünya buğday stoklarının ise geçen yıldan 12 milyon ton düşük olarak 112 milyon tona gerileyeceğini belirtiyor.

Üretimin tüketimi karşılayamaması nedeniyle stoklar her geçen yıl azalıyor. 2004-2005 döneminde 141 milyon ton olan dünya buğday stoku, 2005-2006'da 138 milyon, 2006-2007'de 120 milyon tona düşerken, 2007-2008 sezonunda 3 yıl öncesine göre stokların yüzde 20 civarında azalacağı görülüyor.

Mısırda da durum aynı

IGC, 2006/07 sezonunda 699 milyon ton düzeyde gerçekleşen dünya mısır üretiminin ise temmuz 2007/Haziran 2008 sezonunda, 768 milyon ton (69 milyon ton fazla) düzeyinde olmasını bekliyor.

Dünya mısır tüketiminin de geçen yıldan 50 milyon ton fazla olarak, rekor seviyede 771 milyon ton düzeyinde gerçekleşeceğini öngören IGC, dönem sonu stoklarının ise geçen sezondan 3 milyon ton düşük, 103 milyon tona gerileyeceğini tahmin ediyor.

2004-2005 döneminde 132 milyon ton olan dünya mısır stokları, 2005-2006 döneminde 128 milyon, 2006-2007 döneminde 106 milyon tona düşerken, 2007-2008 dönemi stokların 3 yıl öncesine göre yaklaşık yüzde 22 azalacağı görülüyor.

Rapora göre dünya mısır üretiminin 20 milyon ton daha azalacağının beklenmesi, stokların daha da azalacağına işaret ediyor.

Faiz artırımı doları düşürdü

 
 
 
 
Faiz artırımı doları düşürdü
Merkez Bankası'nın dünkü faiz artırımının ardından dolar güne düşüşle başladı. Dolar bankalararası piyasada 1.23 YTL sınırına kadar geri çekildi.

Dolarda önceki haftalarda Merkez Bankası'nın 'faiz artışı' sinyali vermesiyle başlayan düşüş durmak bilmiyor. Henüz 1 ay önce 1.30 seviyesinin üzerine oturan dolar, şimdilerde ise 1.23'e doğru geri çekiliyor. Dolar mevcut seviyeleri en son yaklaşık 2 ay önce görmüştü.

Dolardaki hareketi değerlendiren uzmanlar, yüksek faizin kurları baskı altına aldığını dışarıdan sermaye girişi ile doların gerilediğini ifade ediyor. Özellikle yabancıların Türkiye'ye yönelik ilgisi yeniden artarken, dışarıdan gelen para ağırlıklı olarak gecelik faizi tercih ediyor.

HSBC Yatırım dolara ilişkin öngörüsü şöyle: 

"Merkez Bankası'nın faiz artırımı Türk Lirası'nın cazibesini artırırken yurt dışı mali piyasalardaki iyimser hava da gelişmekte olan piyasalara yönelik fon akışını destekliyor. Dolar kuru son günlerde 1.2450 desteği üzerine tutunuyordu. Dün, Londra kaynaklı dolar satışları ile birlikte bu destek aşağı yönde kırılınca dolar kuru da 1.2350-1.2400 aralığına varan bir düşüş sergiledi.

Pazartesi günü Türk mali piyasalarının tatil nedeniyle kapalı olması 3 günlük faiz getirisinden dolayı Türk Lirası'na olan ilgiyi sürdürebilir. Dolarda teknik seviyelerin birer birer aşağı yönde kırılması ile yeni bir seviyeden bahsetmek zorlaşıyor. Ancak, mali piyasaların moralini bozacak bir gelişmenin olmaması durumunda TRY’deki değer kazancı devam edeceğe benziyor."



SSK ve Bağ Kur prim borcuna af geliyor

 
 
 
 
 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, SSK ve Bağ Kur prim borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda bir önerge vereceklerini ve Genel Kurul’da görüşülen İstihdam Paketi’ne düzenlemenin ekleneceğini açıkladı.

Çelik, SSK ve Bağ Kur prim affı konusunda düşünülen sistemin ise prim borçlarının 3 aylık bir süre içinde ödenmesi halinde faizin yüzde 85’inin, 1 yıllık süre içinde ödenmesi halinde yüzde 55’inin ve 2 yıllık süre içinde ödenmesi halinde de yüzde 30’unun silineceğini kaydetti.

Dünyanın aspiratör devi Sakarya'dan çıktı

 
 
 
 
 
Arma Filtre Sistemleri San. ve Tic. AŞ Genel Müdürü Erdal Akış, kalite ve fiyat politikalarıyla İtalyan ve Amerikalı şirketlerin önüne geçerek, dünyanın en çok aspiratör üreten fabrikası olduklarını belirterek, ayda 1 milyon 600 bin adet aspiratör ürettiklerini söyledi.

Akış, 1988 yılında kurulan 70 metrekarelik alüminyum filtre atölyesinde başlanan üretimin her geçen gün daha da arttığını ve 1991 yılında ihracata başladıklarını kaydetti.

Filtre sistemleri yanında, beyaz eşyaların aksesuar parçalarını ve otomotiv yan sanayi parçalarını da ürettiklerini bildiren Akış, “Sakarya'daki 2 fabrikada 1100 civarında çalışanımız var. Geçen sen 80 milyon dolarlık ciro elde ettik. 2008'de yüzde 10 civarında büyümeyi hedefliyoruz. Devamlı büyüyen bir fabrikayız” dedi.

Üretimin yüzde 60'ını ihraç eden bir firma olduklarını ifade eden Akış, şöyle konuştu:
“Dünyanın en çok aspiratör üreten fabrikasıyız. Ayda 1 milyon 600 bin adet aspiratör üretiyoruz. Kalitemiz ve fiyat politikalarımızla İtalyan ve Amerikalı şirketlerin önüne geçerek, dünyanın en çok aspiratör üreten fabrikası olduk. İkinci sıradaki firma İtalyan, diğeri de Amerikalı. Almanya, Polonya ve İtalya'da depo ve satış pazarlama ağımız var. Ayrıca, İtalya'da üretim de yapıyoruz. Dünyanın en çok üreten fabrikası olmamızın nedeni, fiyatımız, kalitemiz ve yenilikçi olmamızdır. Yeni şeyler araştırıyoruz ve bu yenilikleri müşterilerimizle paylaşıyoruz. Ulaşımdaki süratimiz de çok önemli bir faktör. Gelen siparişlere çok kısa sürede cevap verip, teslim ediyoruz.”

“ÇİN'DE FABRİKA KURDUK, ÇİN PAZARINDA KADEME KADEME BÜYÜMEYİ  DÜŞÜNÜYORUZ”

Çin'in sektörde de etkili olduğunu belirten Akış, sözlerine şöyle devam etti:

“Çin'e de ihracat yapıyoruz. Ayrıca Çin'de de bir fabrika kurduk, bu yıl üretime geçtik. Çin'deki fabrikamızda sadece filtre üretiyoruz. Çin pazarına filtre yapmak için açtığımız fabrikada şu anda 50 kişi çalışıyor. Çin büyük bir pazar. Çin pazarında kademe kademe büyümeyi düşünüyoruz. 130 ülkeye ihracat yapıyoruz, ihracat yapmadığımız ülke yok. Dünya ekonomisinde bir daralma var. Amerika'daki kriz Avrupa'ya yansıdı, Avrupa'daki kriz de Türkiye'ye yansıdı. Genel ekonomik yapı içinde biz de tedbirlerimizi alıyoruz. Yeni potansiyeller ve yeni müşteriler bularak ciromuzu arttırmaya çalışıyoruz.”

Ar-Ge çalışmalarına çok önem verdiklerini bildiren Akış, “TÜBİTAK'a otomasyon konusunda 4 proje sunduk. Bunların kabul edilmesini bekliyoruz. Ayrıca bir de patent başvurusunda bulunduk. Bir tane filtre makinesi yaptık. Ürettiğimiz parçaların bazı makinelerini kendimiz yapıyoruz” diye konuştu.

“FABRİKANIN KURULUŞ HİKAYESİ”

Fabrikanın kuruluş hikayesinin oldukça ilginç olduğunu bildiren Akış, 1988 yılında Arçelik firmasının yerli filtre isteği üzerine Arma Filtre Sistemleri San. ve Tic. AŞ'nin temellerinin atıldığını belirtti.

Fabrikayı kurmadan önce yönetim kurulu üyelerinden Erdoğan Kaya ve Akgün Altuğ'un Arçelik firmasında çalıştığını ifade eden Akış, şunları kaydetti:

“Kaya ve Altuğ çocukluk arkadaşıydılar. Arçelik mutfak aspiratör üretiminde bir filtre kullanıyordu. Ve bu filtre Almanya'dan pahalı bir bedelle temin ediliyordu. Arçelik'teki yetkililer, Kaya ve Altuğ'a bu filtrenin Türkiye'de üretilip üretilmediğini araştırmalarını istemiş. Yaptıkları araştırmada bu filtrenin Türkiye'de üretilmediğini, ancak üretilebileceğini tespit etmişler. Altuğ ve Kaya bu parçayı üretme kararı almış, sermaye bulmak için çocukluk arkadaşlarına teklif götürmüşler.”

İlkokulu beraber okuyan Akgün Altuğ, Erdoğan Kaya, Selçuk Arın, Atila Aykın ve Coşkun Demircioğlu'nun beraber kurdukları atölyenin fabrikaya dönüştüğünü dile getiren Akış, “3 işçiyle ufak bir atölyede başlayan üretim, şimdi bütün dünyaya yayıldı” dedi.


 

Önce sattı, şimdi şirket peşinde

 
 
 
 
Önce sattı, şimdi şirket peşinde
Sahibi olduğu sigorta şirketi Başak Sigorta ve Başak Emeklilik 2 yıl önce özelleştirme kapsamında satılan Ziraat Bankası, yeni bir sigorta şirketi edinmek için çalışıyor.

Hazine'den yeni bir sigorta şirketi kurmak için izin isteyen Ziraat Bankası, olumsuz yanıt alınca, ortak olmak veya satın almak üzere 3 sigorta şirketi ile temaslarda bulundu. Halk Bankası'nın da özelleştirme kapsamında olması nedeniyle Birlik Sigorta'yı alması da olumsuz karşılanan Ziraat Bankası, şu anda Güven Sigorta üzerinde duruyor.

Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhan Uludağ, “sigorta şirketi olmayan bir banka, arkasında banka olmayan bir sigorta şirketi olamaz” diyerek, bankanın sigorta şirketi sahibi olmasının zorunluluğunu ortaya koyarken, Genel Müdür Can Akın Çağlar, “Bankanın zorunlu sigorta uygulamalarını başka bir sigorta bir sigorta şirketine yaptırması, müşteri portföyü bilgilerini o şirketin bankasına sunması demektir” dedi.

TBMM KİT Komisyonunda, Ziraat Bankası'nın 2006 yılı hesapları genel görüşe sunulurken, 2 yıl önce Fransız Groupama şirketine satılan Başak Sigorta ve Başak Emeklilik şirketleri ile bankanın halen sigorta konusunda ortak çalışması gündeme geldi. CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, “Ziraat Bankası'nın neden hala sigortacılık işlemlerini Başak Groupoma ile yürüttüğünü, bu iş için başka şirketlerden neden teklif alınmadığını, Başak Groupama'ya aylık ne kadar prim ödendiğini” sordu. Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliği hakkındaki tutumuna da işaret eden Ünsal, bu bilinirken, “Türkiye ve Ziraat Bankası için çok önemli olan Başak Sigorta'nın Fransız şirketine satılmasını” eleştirdi. Ünsal ayrıca, Ziraat Bankası'nın almak için girişimde bulunduğu Halk Bankası'na ait Birlik Sigorta konusunda olumlu görüş bildirilmemesinin gerekçesini sordu.

HALK BANKASI, ZİRAAT BANKASI'NA NEDEN 'HAYIR' DEDİ ?

Hüseyin Ünsal bu konularda Şubat ayında, Devlet Bakanı Nazım Ekren tarafından yanıtlanmak üzere yazılı bir soru önergesi de verdi. Sorulara, Ziraat ve Halk bankalarının yönetimleri ayrı ayrı yanıt verdi.

Halk Bankasının söz konusu soruya verdiği yazılı yanıta göre, Ziraat Bankası'nın geçen yıl Temmuz ayında Halk Bankası'nın iştiraki olan Birlik Sigorta'ya ortak olmak amacıyla götürdüğü teklife, Halk Bankası yönetimi olumsuz görüş bildirdi. Olumsuz yanıtın gerekçesi olarak, “Özelleştirme kapsamında olan bankanın iştiraklerini satma konusunda bankanın yönetim kurulunun yetkili bulunmadığı” belirtildi.

Diğer taraftan, komisyonda bilgi veren kamu yetkilileri, yüzde 25'i halka açılan bankanın değeri belirlenirken sigorta şirketinin de dikkate alındığına, sigorta şirketinin satışının bankanın değerini etkileyeceğine işaret ederken, özelleştirme kapsamındaki bir şirketin yine özelleştirme kapsamındaki başka bir kamu bankasına satılmasının uygun olmadığı değerlendirmesinde bulundu.

“SİGORTA ŞİRKETSİZ BANKA OLMAZ”

Komisyonda konuşan Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhan Uludağ, dünyada ve Türkiye'de sigorta şirketi olmayan bir banka olmadığını belirtirken, banka yönetimi olarak, 2006 yılı sonundan itibaren yeni sigorta şirketi kurmak veya mevcut şirketlerden birini almak veya şirkete ortak olmak amacıyla harekete geçtiklerini bildirdi.

“Aslında (kur) dedikleri anda sigorta şirketi kurabiliriz” diyen Prof. Dr. Uludağ, ancak yeni sigorta şirketi kurulması konusunda Hazine Müsteşarlığı'nın olumsuz yanıt vermesi üzerine, çalışmalarını mevcut sigorta şirketlerinden birini almak veya bu şirkete ortak olmak yönünde yoğunlaştırdıklarını anlattı.

Birlik Sigorta konusunda Halk Bankası'ndan olumlu yanıt alınamadığını kaydeden Prof. Dr. Uludağ, Güven Sigorta'nın yıllar önce Ziraat Bankası'nın da ortaklığı ile “İtimad-ı Milli” adıyla kurulduğunu hatırlatarak, bu şirketin tekrar Ziraat Bankası bünyesine alınmasının, “şirketin aslına rücu etmesi” anlamına geleceğini söyledi.

“BİZ ZARAR YAZDIK, ÖİB GELİR YAZDI”

Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar ise sigorta şirketi sahibi olmanın gerekliliğini anlatırken, “Bankanın zorunlu sigorta uygulamalarını başka bir sigorta bir sigorta şirketine yaptırması, müşteri portföyü bilgilerini o şirketin bankasına sunması demektir” dedi.

Başak Sigorta ve Başak Emeklilik'in satışından sonra, 2006 yılı Mayıs ayında şirket ile mevcut acentalık sözleşmesinin feshi yönünde karar alındığını, ancak daha sonra şirket ile yapılan görüşmede, komisyon oranları artırılarak, mevcut acentalık ilişkisinin sürdürülmesine karar verildiğini anlatan Çağlar, Başak Sigorta dönemine göre sigorta komisyonu gelirlerinin 3 kat arttığını bildirdi.

Ancak bankacılıkta zorunlu sigorta uygulamaları olduğuna işaret eden Çağlar, sigorta hizmeti başka bir şirketten daha ucuza alınsa bile müşteri protföyüne ilişkin bilgilerin arkasında başka bir banka olan sigorta şirketine aktarılmasının ilerisi için bir risk olduğunu vurguladı. Bu nedenle bir banka ile marka birlikteliği olmayan, sigortacılık tecrübesi ve prim üretimini dikkate alarak, (Birlik Sigorta konusunda olumsuz yanıt aldıktan sonra), Ankara Sigorta ve Güven Sigorta üzerinde durduklarını anlatan Çağlar, tarım sektörünün içinde olması nedeniyle Güven Sigorta ile görüşüldüğünü kaydetti.

Tarım Kredi Kooperatiflerinin Güven Sigorta'nın satışı için teklifleri aldığını hatırlatan Çağlar, “Görüşmeler olumlu sonuçlanmazsa, gönülleri bizden yana” diye konuştu.

Başak Sigortanın satılması nedeniyle, Ziraat Bankası'nın aktif hanesine 70 milyon YTL zarar yazıldığını da bildiren Çağlar, “Biz iştirak hissesi çıkışı nedeniyle aktifimize 70 milyon YTL yazdık, özelleştirme İdaresi Başkanlığı 268 milyon YTL gelir elde etti” dedi.

Ziraat Bankasının Başak Sigorta ve Başak Emeklilik'teki hisseleri, 30 Aralık 2004'te ÖİB'ye aktırılmıştı. Başak Sigorta A.Ş'deki yüzde 56,67 ve Başak Emeklilik A.Ş'deki yüzde 41 oranındaki ÖİB hisselerinin birlikte satışı amacıyla yapılan özelleştirme ihalesi 2 Şubat 2006'da sonuçlanırken, ihalede en yüksek teklifi 268 milyon dolar ile Groupama International vermişti.

Bu arada TKKMB, Güven Sigorta'nın satışı amacıyla düzenlediği ihalede alınan teklifleri değerlendirmeyi sürdürüyor.

 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol